Sokak Hayvanları için Örnek Bir Proje
Bizlerin kendi içinde tezat bulmak için şu soru bize hep sorulur : Sizler sokaklarda köpek çetelerinin , kontrolsüz sayıda kedinin dolaşmasını ve bunların çocuklarımızı tehdit etmesini mi istiyorsunuz ? Sizler için öncelikli olan hayvanlar mıdır ?
Aslında kendi içinde ne kadar kıt ve çözümü görmekten uzak bir sorudur bu. Bu soru ve benzerlerini kendi içimizde bir çelişkiyi sanki yakalamak isteyenler için tuzak sorulardır.
Oysa hep şunu söylerim , modern bir kentte sokaklarda kontrolsüz hayvan , sosyalleşmemiş hayvan bulunmaması gerekir. Eğer sokaklarda sürülerce köpek varsa, bu o zavallıların suçu değil, onları kısırlaştırmayan, sosyalleşmesine izin vermeyen yerel yönetimlerindir. Hiçbir hayvan aşı zamanı geldiğinde, belediyenin ya da ilçe tarım müdürlüğünün önüne gidip “benim aşı zamanım geldi beni kuduza karşı aşılayın ya da beni kısırlaştırın” diyemez. Ama zehirleme, barınağa hapsetme, ormana atma zamanı geldiğinde nedense tüm kurumlar o hayvancıkları öldürmek için el birliği yaparlar. Bütçeler oluştururlar.
RomanyaBizlerin istediği ise bir geçiş döneminde insancıl yollarla hayvanların rehabilite edilmesi ,sahiplendirilmesi ve kayıt altına alınmasıdır. Eğer küpesiz, aşısız bir hayvan varsa, kendi bölgesinden başka bir bölgeye atılmış, terkedilmiş bir köpek varsa, kesinlikle şu anki yaşadığımız bu tezat durum o gariplerin suçu değildir. Eğer internet siteleri kontrolsüz bir şekilde üretmeyi, satışı kamçılıyor, petshopların kontrolsüzce açılması destekleniyorsa, hatta köpek dövüşleri için bile ortam hazırlıyorsa ve denetimsizse, inanın suçlanacak en son canlılar onlardır.
İşte bu projenin çok önemli bir ayağı yaklaşık on yıl kadar önce kardeş ülkelerden Romanya‘nın Oradea bölgesinde başlatılmış ve çok önemli bir başarı elde edilmek üzeredir. Sahipsiz Hayvanları Koruma Derneğinin davetiyle gittiğim ve kendi gözlerimle de gördüğüm yaklaşık Trakya bölgesi kadar büyüklüğünde büyük bir bölgede, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri ciddi bir kısırlaştırma kampanyası ve halkla ilişkiler çalışması ile nerdeyse bu bölgede kontrolsüz ve sosyalleşmemiş hayvan bırakmamışlardır. Gerek doğal yaşam ortamlarının sağlanması, gerekse üremenin yerel yönetimlerle de kontrol altına alınması ile tek bir hayvan bu kadar süre içinde zehirlenmeden, öldürülmeden sokak hayvanlarının sorunu çözülmüştür. Bu projeyi gören insanlar bile kademeli olarak hayvanlardan şikayet etmekten vazgeçmiştir.
Aynı projenin bizim ülkemizde başarılı olmaması için hiçbir neden olmadığı düşünülebilir ancak bizim elimizdeki bu fırsat gerek İstanbuldaki belediyelerin bu proje uygulamaya devam ettikten sonra bile zehirlemeye devam etmesi , bu işte iyiniyetli davranan yabancılara milliyetçilik duyguları ile saldırılması, bu işten para kazanmak isteyen komisyoncuların türemesi, hayvansever görünümlü derneklerin hiçbir şeyi araştırmadan bir kavgaya alet olması, bu projeyi uygulayacak olanları kaçırtması kaçınılmaz sonu hazırlamıştır.
Eğer bu proje 1990lı yıllarda başlamış olsaydı En azından Marmara bölgesinde ne hayvan sevmeyenlerin ne de sevenlerin çatışma yolu da büyük olasılık olmayacak ve İstanbuldaki ölüm kampına dönen , artışla 40 a yaklaşan barınak sayıları da duygularımızın eridiği işkence kampları olmayacaktı.
Acaba yıllar önce başlatılan böyle bir projeyi neden başaramadık diye kendimize o zavallı dili olmayan hayvanlar için de sormanın zamanı gelmedi mi ? Hiç mi biz insan oğlunun suçu yok ?
Ahmet Kemal Şenpolat
Habertürk