Karaciğer Sirozu

0
201

Karaciğer vücudumuzun en önemli işlevlerini yerine getiren organlardan biridir. Karın boşluğunun sağ üst tarafında bulunur. Kronik hastalıklar ile karaciğer etki altına girerse, bu organı tamamen bozup, yaygın bağ dokusu oluşumuna (normal karaciğer dokusunun yerini bağ dokusunun alması – fibrozis-nebdeleşme) sürüklendiğinde bu durum karaciğer sirozu olarak adlandırılır. Karaciğer sirozunda fibrotik doku karaciğer yapısını harap ederek organın kanlanmasını bozar ve sonuçta bu kanlanma bozukluğu karaciğerde besin, hormon, ilaç ve zehirli maddelerin işlenmesini ve vücut için gerekli olan albümin ve pıhtılaşma faktörleri gibi proteinlerin yapımını yavaşlatır. Karaciğer sirozu ayrıca belirgin ölçüde işgücü ve ekonomik kayıp oluşturması nedeniyle de önemli bir sağlık problemidir ve ölüm sebepleri sıralamasında ilk 10 arasında yer almaktadır. Sirozun en sık görülen nedenleri; viral hepatitler ve kronik alkol kullanımıdır. Viral hepatitler arasında özellikle kronik hepatit C ve hepatit B enfeksiyonu ülkemizde sirozun en sık görülen nedenlerindendir. Batı ülkelerinde ise alkol, olguların hemen hemen yarısından sorumludur. Bazı hastalarda alkol ve viral hepatiti birlikte bulunabilir. Karaciğer sirozuna neden olabilen ancak daha seyrek görülen nedenler arasında; otoimmun hepatitler, safra yollarının iltihabı veya tıkayıcı hastalıkları (primer sklerozan kolanjit, primer biliyer siroz vb.) ve bazı konjenital karaciğer hastalıkları (Wilson hastalığı, hemokromatoz, kistik fibros ve alfa-1 antittirpsin eksikliği vb) uzun üsren kalp yetersizliği ve bazı ilaç ve toksinlere uzun süre maruz kalma sayılabilir. Hastalarına % 10-15 kadrında yapılan tüm tetkiklere rağmen siroza neden olan hastalık bulunamaz ve bu vakalar kriptojenik siroz olarak adlandırılır.

Belirtiler:

Karaciğer sirozunun erken evrelerinde genellikle çok az belirti görülür ve en sık görülen bulgular; halsizlik, çabuk yorulma ve kuvvet kaybıdır. Daha ileriki dönemlerde iştahsızlık, bulantı, adet düzensizlikleri, cinsel istek kaybı, iktidarsızlık, erkeklerde memelerde ağrı ve büyüme, kaşıntı gibi bulgular ortaya çıkabilir. Bunlar karaciğer fonksiyonlarındaki azalma sonucunda ortaya çıkan bulgulardır. Karaciğerde normal karaciğer hücrelerinin (hepatositler) yerini bağ dokusunun alması ve buna paralel olarak karaciğer fonksiyonlarındaki giderek yükselen azalma, protein yetersizliğine bağlı olarak bacaklarda ödeme, karın boşluğunda su birikmesine (asit) ve karın şişkinliğine neden olur. Karaciğer kanın pıhtılaşması için gerekli proteinlerin yapılamaması ve büyüyen dalak nedeniyle sayıları azalan kan pulcuklarının (trombositler) yetersizliği nedeniyle ciltte morarmalar, burun ve diş eti kanamaları görülebilir. Karaciğer yetersizliği nedeniyle kandaki bazı toksik ( zehirli) maddelerin kandan temizlenememesi sonucunda, bu maddelerin merkezi sinir sistemi üzerindeki etkileri nedeniyle davranış değişiklikleri, sinirlilik hali, uyku bozuklukları, unutkanlık, konuşma güçlüğü oluşabilir. Bu tür değişiklikler hastalığın ileri dönemlerinde hastayı komaya sokacak ölçüde şiddetli olabilir. Karaciğer sirozunda beyin fonksiyonlarında farklı derecelerde görülebilecek olan bu değişiklikler hepatik ensefalopati olarak adlandırılır. Kullanılan ilaçlar çoğunlukla karaciğerde metabolize edildiklerinden, karaciğer sirozunda karaciğerden atılan ilaçların etki süreleri uzayacak ve kan seviyeleri artacaktır. Bu nedenle karaciğer sirozlu hastalar bazı ilaçlara ve yan etkilerine daha hassastırlar. Normalde mide, bağırsaklar ve dalak toplardamarları ile gelen kan, ‘vena porta’ olarak adlandırılan kalın bir toplardamar aracılığı ile karaciğere boşalır ve karaciğerde bir dizi metabolik süreç sonrasında da karaciğer toplardamarı ile sistemik dolaşıma geçer. Karaciğer sirozunda karaciğer içindeki damarlarda kan akımı güçleştiğinden dolayı, bağırsaklardan karaciğere kan taşıyan vena porta içinde basınç artar. Bu durum ‘portal hipertansiyon’ olarak adlandırılır. Artmış basınç nedeniyle karaciğere rahatça ulaşamayan kan, kendisine geçmek için başka yollar arar ve yeni damar yolları oluşturur. Yeni açılan bu toplardamarlar özellikle yemek borusunda ve midenin üst kısımlarında ortaya çıkarlar (özefagus varisleri). Yeni oluşan bu toplardamarlar ince ve yüzeysel olduklarından çok şiddetli ve ölümcül olabilecek kanamalara yol açabilirler. Bu nedenle karaciğer sirozlu hastaların belirli aralıklarla endoskopik kontrollerinin yapılması ve gerektiğinde bu varislerin tedavi edilmesi gerekir. Bu arada karaciğer sirozlu hastalarda peptik ülser (mide ve oniki parmak bağırsağı ülseri) görünme sıklığının normal toplumdan daha fazla olduğunu da unutmamak gerekir.

Tedavi:

Alkole bağlı sirozun tedavisi yoktur. Yine de hastalığın erken tanısı sonucu alınan bazı önlemlerle hastalığın şiddeti azaltılabilir ve bazı belirtiler hafifletilerek hastayı rahatlatmak amaçlanır. Hepatit sonucu siroz olanlarda ise interferon tedavisi ile virüslerin çoğalması engellenir. Bunlar dışında şunların mutlaka yapılması gerekir ki hastalık kısmen de olsa kontrol altına alınabilsin: ilk başta kesinlikle alkolü bırakmak gerekir, vücuttaki eksiklerin giderilmesi için vitamin alımı gerekebilir. Sirozlu hastaların tansiyonu yüksek olur. Bunu kontrol etmek için tansiyon ilaçları önerilir, idrar söktürücü ilaçlarla karında biriken su miktarı azaltılmaya çalışılır, doktor önermediği taktirde ilaç alınmamalı, aşırı yağlı yemekler yenmemelidir. Bunların dışında en son yapılacak tedavi organ naklidir. Hastalığın iyileşmesi mümkün olabilir fakat bu nakil sonucu karaciğerin vücuda uyumu gerekir.