Hititler’in Anadolu’ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler’in, M.Ö. 3000’li yılların sonunda, 2000’li yılların başında küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir. Tezlerden bir diğeri Çanakkale Boğazı’ndan, bir başkası ise, Karadeniz’den geldikleri varsayımıdır. Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri‘ni egemenlikleri altına almışlar, kısmen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ellerinde tutmuşlar ve yerli Hatti nüfusu ile karışmışlardır.
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır.
Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Hattuşaş’ dır. (Boğazköy (Çorum))
Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devleti’nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.
Aslında Hattiler‘e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir.
Hitit adı Eski Ahit’e göre uydurulmuş bir isimdir. Bugün Hitit diye anılan bu halkın kendilerine “Nesi dili konuşan” anlamında Nesili dediklerini biliyoruz.