Hemoroid Hastalığında Tedavi

0
118

Evre 1-2 hemoroidlerin tedavisinde, önleyici önlemlere ek olarak, ilaç tedavisi uygulanabilir. Hemoroidde ilaç tedavisi daha çok semptom azaltmaya yöneliktir, kalıcı bir tedavi değildir. Hemoroid tedavisinde kullanılan ilaçlar, ağızdan alınan, krem şeklinde lokal uygulanan ve fitil şeklinde uygulananlar olmak üzere üç çeşittir.

Ağızdan alınan ilaçlar, makattaki toplardamarları daraltmak suretiyle ağrı ve kanamayı azaltmak veya mikrodolaşımı düzenleyerek toplardamar dönüşünü rahatlatarak etki gösterirler. Bunlara ek olarak bağırsakları düzenleyerek rahat dışkılamayı sağlayan ilaçlar ve ağrı kesiciler de hekim kontrolünde kullanılabilir.

Krem şeklinde lokal uygulanan ilaçlar, ağrı ve şişlik giderici, kaşıntıyı azaltıcı ve rahatlatıcı etki gösteren pomat ve kremlerdir.

Fitil şeklindeki ilaçlar ise, bölgesel uyuşturucu etki ile ağrıyı azaltır, kaşıntıyı hafifletir ve şişliğin gerilemesini sağlar. Kortizon içeren fitiller cilde zarar verebileceğinden uzun süreli kullanımından kaçınılmalıdır. Ayrıca fitillerin anal kanala yerleştirilmesi sırasında çeşitli çatlak ve yaralar oluşturabileceği unutulmamalıdır.

Önleyici önlemler, ilaç tedavisine eşlik etmelidir, önleyici olmalarının yanısıra yeni oluşmuş hemoroidlerde de küçülme sağlamaktadır. Bunlar, kabızlığın önlenmesi, yeterli sıvı ve lifli gıda alınması, düzenli egzersiz yapılması, uzun süre oturmayı gerektirecek işlerden kaçınılması,aşırı ıkınma alışkanlığından vazgeçilmesidir.

Hemoroid hastalığının tedavisinde, cerrahi veya cerrahi dışı bütün yöntemler, hemoroid pakesini ortadan kaldırıp yerinde fibröz bir doku oluşturmak, böylece hemoroid yastıkçıklarının submukoza altı kas dokusuna yeniden fikse olmasını(sabitlenmesini) sağlamaktır. Bu sayede hastanın kanama, akıntı, prolapsus gibi semptomları da giderilmiş olur.

Hemoroid tedavisinde cerrahi yöntemler yüzyıllarca tek çözüm olarak görülmüş ve uygulsnmışsa da, ameliyat sonrası ağrı, komplikasyon gelişme riski ve anal sfinkterlerde bozulma şikayetleri nedeniyle, bu yöntemler günümüzde son çözüm olarak benimsenmiş ve önceliği cerrahi dışı yöntemlere bırakmıştır.

Uygulanacak tedavi hastalığın yerleşim yeri, evresi ve semptomların şiddetine göre belirlenir.

Hemoroid hastalarında beslenme ve dışkılama alışkanlıklarının yeniden düzenlenmesi, hastaların birçoğunda şikayetlerin azalmasına hatta ortadan kalkmasına olanak sağlayacaktır. İlaç tedavisi ve davranış değişikliğiyle küçülmeyen hemoroidlerde ise lastik bantla ligasyon, infrared koagülasyon, skleroterapi gibi yöntemlerden biri kullanılabilir. Bunlar ağrısız ve hastanede yatış gerektirmeyen yöntemlerdir.

İnfrared koagülasyon; çevre dokularda zarar oluşturmadan, hemoroid pakesini besleyen damar yumağında ısı artışı ile hasar oluşturarak koagülasyona neden olur. Aletin dokuya değdiği bölgelerde kan akımı azalır ve nekroz oluşur. Dokuda oluşan yüzeyel hasar, daha sonra fibrozis ile iyileşir, fibrozis sayesinde hemoroid yastıkçıkları kas liflerine yeniden sabitlenmiş olur.

İnfrared koagülasyon, evre 1 ve 2 hemoroidlerde oldukça başarılı bir yöntemdir. Uygulama için bir anoskop ve infrared koagülatör aleti yeterlidir. İşlem sırasında ve sonrasında hasta kısa süreli yanma ve hafif şiddette ağrı hissedebilir, hafif kanama ve akıntı görülebilir. Anestezi yapılmadan uygulanan minimal invaziv bir yöntemdir, poliklinik koşullarında gerçekleştirilebilir, uygulama süresi 5 dakikadan daha azdır, hasta kısa süre içerisinde günlük yaşamına geri döner.

Bant ligasyon(boğma yöntemi); evre 1 ve 2 internal hemoroidlerin kök kısmına anoskop yardımıyla lastik halkalar takılarak, hemoroid pakesinin kan dolaşımının kesilmesi sağlanır. Kan akışı kesilen yastıkçık, iskemik nekroza uğrar ve bir süre sonra kendiliğinden düşer. Bazen evre 3 hemoroidlere de uygulanabilir. Bir seansta genellikle en fazla iki basur memesi bağlanır, 5 hafta kadar sonra ikinci bir seansla diğer pakelere de aynı işlem uygulanabilir.

Anestezi gerektirmeyen bir yöntemdir, poliklinik koşullarında yapılır ve hasta günlük işlerine kısa sürede geri dönebilir. Makatın dış kısmı ağrıya çok duyarlı olduğundan bu yöntem dış hemoroidlerde tercih edilmez. İşlem sonrası kanama görülebildiğinden, kanı sulandırıcı ilaç kullananlara uygulanmaz.

Skleroterapi(iğne yöntemi); genellikle kanama şikyetinin önüne geçmek için uygulanan bu yöntemde, hemoroid pakesinin başlangıç yerine, nasırlaştırıcı ve kurutucu bir madde enjekte edilir, bu bölgede sinirsel yapı gelişmemiş olduğundan ağrı hissedilmez. Sklerozan madde bu bölgede etkisi uzun süre hafif şiddette seyreden bir iltihabi sürece yol açar; oluşan fibrotik dokular aracılığıyla damarlar büzülür, kanama azaltılmış olur. Evre 1 ve evre 2 gibi erken dönem internal hemoroidlerde uygulanmakla birlikte etkin bir tedavi yöntemi değilir, bunun yanında karaciğer, pankreas ve prostat başta olmak üzere birçok çevre organ ve dokuda komplikasyonlara yol açabildiğinden tercih edilmez. Anal bölgede abse, fistül, fissür gibi başka bir hastalığı olanlarda skleroterapi yöntemi kullanılamaz.

Zımbalama (de longo-stapler) yöntemi; evre 2 ve 3 te tercih edilen bu yöntemin amacı, hemoroidal yastıkçıkların aşağıya sarkmasını önlemek olup, hemoroidektomi ameliyatında olduğu gibi pakelerin ekzisyonu yapılmaz. İleri derece prolobe eksternal hemoroidlerde uygulanamaz. Longo tekniğinde, hemoroidin üstündeki gevşek mukozal doku, anüsün 3-4 cm yukarısında toplanır. Bunun yanında submukozal yastıkçıklara giden hemoroidal damarlar da çıkarılmakta, böylece hem pakelerin küçülmesi hem de kan akımının azaltılarak gerilemesi sağlanmış olur. Stapler adı verilen cihaz yardımıyla gevşemiş doku çıkartılır ve dikilir. Dikiş yapılan bölge sinirsel açıdan zengin bir bölge olmadığından, hasta ağrıyı çok az duyumsar. Ameliyat sonrası hastanın ağız yolu ile alacağı bir ağrı kesici, ağrı hafifletmede genellikle yeterli olacaktır. Ameliyat sonrası yara bakımı, oturma banyosu vb. işlemlere gerek olmayıp, hasta 5 ila 10 günlük bir süre sonra işine ve günlük rutinine dönebilecektir. Nüks yani tekrarlama oranı ligaşure eksizyona göre biraz yüksektir. Uygun vakalarda bizimde çok tercih ettiğimiz bir yöntemdir.

Hemoroidal arter ligasyonu(bağlama) yöntemi; hemoroidal arter ligasyonu, evre 1-2-3-4 hemoroidlerde ve özellikle yoğun kanamalı hemoroidlerde tercih edilen bir yöntemdir. Proktoskop/doppler birleşik cihazı yardımıyla submukozal üst arter bulunup bağlanır. Böylece hemoroid pakesini besleyen arter devredışı bırakılmış olacağından, hemoroid beslenemez ve küçülmeye başlar. Kan akımı da kesilmiş olacağından, yoğun kanamalı hemoroid hastaları için oldukça başarılı bir yöntemdir. İşlem sonunda, ağrı ve kanama gibi sendromlar kısa süre içinde geriler, tedaviye tam yanıt ise 6 hafta kadar sonra gözlenir. Bu yöntemin avantajları, kolay uygulanabilir olması, operasyon sonrası ağrı şikayetinin hiç olmaması, yine operasyon sonrası pansuman gerektirmemesi, semptomların hızlıca gerilemesi ve gelişebilecek komplikasyonların görece daha hafif olmasıdır. Nüks oranı düşüktür ancak gerekli olursa, aynı hastaya yeniden uygulanabilen bir işlemdir. Diğer yöntemlerle kombine edilebilir.

Ligasure yöntemi; klasik hemoroidektomi ameliyatında kullanılan neşterin yerine kesilecek yeri yakarak kesen ligasure cihazının kullanılmasıdır. Bu yöntem en az ısı yayılımı ve en az kömürleşme ile gerçekleştirildiğinden, ameliyat oldukça kısa sürer, ameliyat sırasında kanama minimumdur ve bu nedenle dikiş atmayı gerektirmez. Evre 3 ve 4 iç ve dış hemoroidlerin tedavisinde kullanılır. Klasik cerrahiye göre operasyon sonrası ağrı oldukça azdır, hastanın günlük rutinine dönmesi daha kısa sürede gerçekleşir. Eğer eksizyon yapilacaksa en ideali ligaşur kullanarak eksizyondur.Halk arasında kansız dikişsiz ameliyat olarakta bilinir. Bizimde çok tercih ettiğimiz bir yöntemdir.

Lazer kullanımı; evre 1 ve 2 hemoroidlerde ND yag lazer ile koagülasyon işlemi uygulanmaktadır. Bu cihaz bazı merkezlerde evre 3 ve 4 hemoroidlerde ekzisyon amaçlı kullanılmaktadır. Ancak biz iyileşmenin daha hızlı olması ve komplikasyon riskinin düşüklüğü nedeniyle eksizyon için yüksek frekanslı ses dalgaları(radyofrekans) üreten cihazı tercih etmekteyiz. Evre 1 ve 2 hemoroidlerde lazer çok başarılıdır.İlerlememiş vakalarda lazer uygulama kolaylığı,tedavi sırasında anestezi gerektirmediği ve hasta hemen günlük hayatına dönebildiği için en sık tercih edilen tedavi şekli olmuştur. Bizimde evre 1 ve 2 de en çok tercih ettiğimiz tedavi şeklidir.