Sami asıllı bir kavim olan İbraniler, Eski Çağda Suriye ile Mezopotamya arasında göçebe olarak yaşamışlar, daha sonra Filistin’e yerleşmişlerdir.
Burada M.Ö. 1040’lara doğru bir krallık kurmuşlardır. Bu krallığın başına geçen Hz. Davut, Kudüs şehrini kurarak başkent yapmıştır. Oğlu Hz. Süleyman zamanında Akdeniz ülkeleri, Mısır, Mezopotamya ve Arabistan ile ticaret yapılmış, bu sayede ülke zenginleşmiştir.
Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra İbraniler arasında birlik bozulmuş, biri İsrail, diğeri de Yuda (Yahudi) olmak üzere iki devlet hâline gelmişlerdir. Bu iki devletin karşılıklı mücadelesinden yararlanan Asurlular, MÖ VIII. yüzyılda İsrail Devleti’ne son vermiştir. MÖ VI. yüzyılın ikinci yarısında da II. Babil Devleti, Yuda Devletini yıkmış ve Yahudileri Babil’e sürmüştür. Babiller, Yahudileri yalnızca sürmekle yetinmemişler onlara ait Mescid-i Aksa’yı da yıkmışlardır.
Pers hükümdarının Babil’i alması üzerine esaretten kurtulan Yahudiler MÖ VI. yüzyılın ilk yarısında Kudüs’e gelerek Mescid-i Aksa’yı yeniden inşa etmişlerdir.
Kudüs, eski önemini kazanıp din merkezi hâline gelmesine rağmen Yahudiler bir daha devlet kuramamışlar, sırasıyla Pers, İskender ve Roma imparatorluklarının hâkimiyeti altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hristiyanlığın yayılmasıyla dinî birlikleri bozulan İbraniler, Roma İmparatorluğu na karşı ayaklanma girişimlerinde bulunmuşlardır. Bu isyan girişimlerinde başarılı olamadıkları gibi MÖ 70 yılında ikinci kez yurtlarından sürülmüşlerdir.