Din ve Siyaset İlişkisi:
Başta devlet olmak üzere siyasal kurumların ve siyasal düşüncelerin dinin, din kurallarının, teolojik ve metafizik ilkelerin etkisinden kurtulup bağımsız hale gelmesi uzun bir sosyal ve tarihi gelişmenin sonucudur.
Avrupa’da ve diğer ülkelerde din, uzun yüzyıllar süren bir devirde toplumu ve devleti düzenleyen başlıca kuvvetlerden biri olmuştur. Toplumların gelişmesinde, devletlerin organlaşmasında, kültürlerin oluşmasında dinin etkisi görülmüştür.
Dinler, içlerinden çıktıkları ortam değiştikten sonra da etkilerini belirli ölçülerde sürdürürler. Bu etkinin siyasal yaşamda genellikle tutucu yönde yansıdığı söylenebilir.
Ahlak ve Siyaset:
Siyasette araç ve amaç ilişkisi:Bir araç olarak, siyasal iktidar her hangi bir amacın gerçekleştirilmesi için kullanılabilir. Bazı araçlar etik yönden nötrdürler. Bunların ahlaki değeri sadece hizmet ettikleri amaca bağlıdır.
Siyasal iktidarın özünde bir kötülük olduğu, siyasal iktidara sahip olanların, bunu, başkalarını boyunduruk altına almak, kişisel ve zümresel yarar sağlamak için kullandığı öne sürülmektedir. Özellikle kutsal kitaplar ve din adamları bu temayı işlemektedirler. Fakat düşünülen ideal toplumları gerçekleştirmek için yine de iktidar aracına ihtiyaç vardır. Siyasal iktidarsız bir toplum düzeni düşünülemez.
Siyaset ve Bilim:
Bilim halinde siyaset:Bilim halinde siyasetten sık sık sözedilmiştir. Hatta Eflatun gibi bazı düşünürler siyasetin bilginler tarafından yapılması halinde toplum için yaralı sonuçlar doğuracağını ileri sürmüştür. Siyasette bilgi başarı için çok önemli bir faktördür; fakat yeterli değildir. Siyasette başarılı oldukları kabul edilen Bismarck ve Atatürk gibi bazı şahsiyetler büyük bir siyasal bilimci olmamaları yanında, çok tanınmış düşünürler ve yazarlar da değillerdir. Fakat bütün büyük devlet adamları, usta politikacılar bilimin önemini hiçbir zaman inkar etmemişlerdir. (Siyaset Bilimi, Daver,1968, 8-9-22-23)