Sene 1995 ve Mayıs ayıydı, annem MTA’dan yeni emekli bir memurdu. Maaş gününde çocuklarını hem biraz gezdirmek hem de yemek yedirmek için kardeşimi ve beni Ankara Kızılay’a götürdü.
Öyle demeyin Ankaralı bir memur ailesi için maaş gününde Hosta’da döner ekmek yemek çok önemlidir. Yani sene 1995’te öyleydi. Yemeğimizi yedikten sonra Kızılay’da Yüksel Caddesi’nin bitiminde bir petshop’ta kesişti hayatımız MAÇO’yla.
Aman Allah’ım ilk görüşte aşktı yaşanılan, küçücük bir kafesten bakan masum bir çift göz. Denizhan’la (kardeşim) ben inanamadık karşımızda duran şirinliğe, masumiyete, küçücük 10 cm’lik bir beden nasıl olur da yüzümüzü böylesine aydınlatabilmişti, gülümsetebilmişti, aşık olduk.
Kafesten aldı satıcı (iğrenç bir tabir neyi satıyosun, bir canı nasıl satabilirsin, ama acı ki yapılan şey tam anlamıyla bu) yere bıraktı. O küçücük kuyruğunu sallayarak, poposunu sağa sola sallayarak bize doğru şirin şirin, neşeli neşeli yürümeye başladı.
Durur muyuz hemen ağladık, tepindik ne olur anne alalım, eve götürelim diye. O zamanın parasıyla 700 milyon dedi satıcı. Annem çok pahalı çocuklar alamayız dedi, benim maaşım o kadar babanız çok kızar dedi ama aşk düşmüştü bir kere yüreğe, ben dedim ki hayır o da gelmezse şuradan şuraya adım atmam. Annem de dayanamadı o masum gözlere, çünkü bizdeki sevginin gücü de onun kalbine düşmüştü bir kere.
Annem maaşının büyük bir bölümünü 700 lirayı verdi, şimdi diyor ki o 700 liranın bana sevmeyi, karşılıksız sevilmeyi, menfaatsiz, çıkarsız saf sevgiyi, onuru, gururu, cesareti, sadakati ve ne olursa olsun dimdik başın yukarda olmayı, ailenin önemini, ölürken bile sadakati, onuru, yenilmezliği, son nefesine kadar hayatta başı dik yaşamayı öğreteceğini bilseydim çok gelir miydi bana, limitsiz çekim olsa onu yazardım.
Kot montumun cebine koydum onu eve getirirken. Eve geldiğimizde babam çok kızdı, nasıl yaparsınız, böyle bir sorumluluğu nasıl alırız, bir canlı o, hayatımızı nasıl etkileyecek biliyor musunuz? diye.
Ama bunu söylerken bile babam da aşık olduğunu saklayamıyordu. İlk gece çok ağladı, leğene koymuştuk yatak yapıp, çıkmaya çalıştı ufacık boyuyla, ta ki annem göğsüne alıp yatırana kadar, o biliyor muydu o zaman bilmiyorum ama bizim kalbimizdeki sevgiyle son nefesini vereceği yer de o göğüs olacaktı, biz bunu o ilk gece anlamıştık.
Ona sonsuz sevgimizi vereceğimizi, bundan sonra onsuz hiçbir yere gitmeyeceğimizi daha o gece biz anlamıştık, İnşallah o da cennette şimdi aynı şeyi hissediyordur.
Kaybettiğimiz bir köpek değildi, bir can’dı, bir kardeşti, MAÇO KOCAALP’ti. Nüfus cüzdanı olan, bir evi, annesi, babası, ablası ve abisi olan bir can’dı. O bir kraldı.
Küçücük bedeniyle aşık oldu, istediği ilgiyi göremeyince bir daha asla aşık olduğu DAMLA’nın evinin önünden geçmek istemeyerek aşkta gurur da olmalı’yı öğretti bize. Yazlığımıza kapıyı zorlayarak girmeye çalışan hırsızı havlayarak kaçırdı, oysaki küçücüktü bedeni nasıl korkutabildi koskoca insancığı, minik MAÇO, Böylece cesaretin bedenin küçüklüğünde büyüklüğünde değil, sadakatte ve yürekte olduğunu öğretti.
Boyunun 10 katı olan Danua’a saldırarak cesaretin yürek işi olduğunu korkaklığın büyük bedenli küçük yürekli canlıların sığındığı bir perdeden başka bişey olamayacağını öğretti, ailedeki her tartışmada mahsunlaşarak kavga ederek değil ancak konuşarak, birbirimize bağırmayarak, anlayışlı olarak ailesiyle gurur duyabileceğini aksi taktirde sevgisinin bize fazla geleceğini öğretti.
Daha çok küçükken Denizhan’la ben saçlarına toka takıp güldüğümüzde başı önde ama gururla öyle bir bakış attı ki gururun ve onurun herşeyin üstünde olduğunu ve yaptığımızdan dolayı utanmamız gerektiğini öğretti. İnsanlık dersi verdi(Bu dersi ne ben ne de Denizhan son nefesimizi verene kadar unutmayacağız, o bakış hala yüreğimi sızlatır).
Ve ölmeden bir gün önce bile güçlü durarak, çişini eve değil dışarı yapmak için güç harcayarak hayatta ölürken bile dimdik, kimseye boyun eğmeden, kimseyi incitmeden krallara layık ölünmesi gerektiğini, hayatta en önemli şeyin SEVGİ, GURUR, ONUR, AİLE, SADAKAT ve BAŞININ DİK, ALNININ AÇIK OLMASI İÇİN İYİ İNSAN YANİ İNSAN OLARAK YAŞAMAK GEREKTİĞİNİ ÖĞRETTİ.
Kimine göre ölen bir köpek, ama gelin de bize sorun. Köpek, ona konulabilecek en anlamı, kapsamı, içeriği kısır, basit kelime. Yaa o ailesine insan olmayı, sevgiyi öğretti ötesi var mı? Ben ve Denizhan kardeşini, annem ve babam oğlunu kaybetti. Çok kalbim sızlıyor, canım acıyor.
Maço, yine minik bedenin yaptı büyüklüğünü. Ailenden önce gidip güvenli mi diye bakmaya gittin değil mi? Yüce Yaradan’ıma tüm kalbimle dua ediyorum ki öteki dünyada buluştursun bizi, yine beşimiz bir aile olarak. Seni kırdıysam, üzdüysem affet beni, affet bizi MAÇO, biraz incittiysek affet önce Allah affetsin sonra da sen.
Sen çok iyi bir evlat, çok iyi bir kardeş oldun ailemize, hiç üzmedin bizi, 16 yıllık yaşamında hep gülümsettin ama hep belki de o yüzden içim bu kadar acıyor, kalbimin büyük bir kısmı gitti sanki. MAÇOM BANA, ANNENE, BABANA VE ABLANA HAKKINI HELAL ET, AİLEN OLARAK BİZİM DE SANA OLAN HAKKIMIZ HELAL-İ HOŞ OLSUN BEBEĞİM.
Tekrar buluşmak üzere, şimdilik kendine iyi bak, hiç korkma daima ailen seninle, bu sen 2 aylıkken de böyleydi, 16 sene sonra da böyle ve sonsuza kadar böyle olacak. Cesaretinle yine göster kendini, korkma ve biz gelene kadar bekle aileni…
SENİ ÇOOOKKK SEVİYORUM CAN EŞŞEĞİM.
Ablan,
Burçak Kocaalp
10.12.2010
Not: Yitirdiğimiz canlarımızın bizim için ne kadar önemli olduğunu ve bize çok şey öğretiklerini unutulmaması için HEPGÜN Ajans Websitemize “Onların Hikayeleri” adlı bir köşe yapılmıştır. Sizlerde yitirdiğiniz canlar yada onların bizler için ne kadar değerli olduklarını yazip (1 adet hayvanınızın resmi, 1 adet kendi resminizi) denizgozludeli@hotmail.com veya info@hepgun.com adresine yollarsanız, sizinde paylaşımlarınızı HEPGÜN Ajans Websitemizde yayınlayalım. Unutmayınız ! HEPGÜN Ajans Websitesi Doğayı ve Hayvanları seven herkesin sitesidir. Yani hepimizindir.